Haber:
     
EKONOMİDE ARAYIŞLAR Yazdır E-posta
Cuma, 13 Kasım 2009
Kişiler ve firmalar yavaş yavaş ekonomik krize alıştı. Yönetenlerde “teğet” söyleminden vazgeçerek krizin biran önce atlatılması için yeni özendirmeleri açıkladı.
Bugüne kadar uyguladığımız tavır ile krize karşı direnç yaratma arzusunda başarılı olundu diyebiliriz. Krizi panikle yönlendirmek yerine, soğukkanlı bir şekilde izlemenin yararı oldu.
Güncel bazı sorular var. Birinci soru; “Şimdi ne yapacağız?”
İkinci soru ise; ‘’IMF ile yola devam edemezsek ne olur?’’
Birinci soruya, değişik muhataplarına göre verilebilecek cevaplar da farklı olacak.
Tüketim dışında ekonomik faaliyeti olmayan vatandaş, önümüzdeki bir yıl için “tüketim bütçesini” küçültecek kredi kartını saklayacak, ev eşyalarını yenileme fikri varsa erteleyecek, tüketici kredilerinden uzak duracak. Mümkünse ufak tefek tasarruflarla gelecek bir yıl için fon oluşturacak.

İşletmeler ne yapacak?
Keskin yatırım kararları yerine, frenlenmiş yatırım ertelemelerine gidecekler. Yeni borçlanma yerine, varolan borçların yapılandırılarak  orta vadeli bir yapıya ulaştırmalarına çalışacaklar. İşletme sermayesini yeterli düzeye getirecek nakit yönetiminin uygulanmasına öncelik verecekler. Finansal ve finansal olmayan sözleşme ve yükümlülükleri gözden geçirecekler. Yaşadığımız son bir yılın deneyimi ile maliyet unsurlarını gözden geçirerek, gereksiz ve tekrarlanan harcamaları sonlandırmak öncelik olacak. Mevcut krizin sona eriyor olduğu görüşü yanında yeniden bir sıçrama yapması olasılığına karşı korunma önlemleri araştırılacak. Bu korunma önlemleri yanında krizin sona ermesi ile dirilme ve canlanma döneminin yaratacağı fırsatları iyi okumak gerekecek. Kriz döneminde etkisini gösteren risklerin sonlandırılması, tümüyle ortadan kaldırılması içim yapılabilecekler gündeme alınacak. Türkiye ve Dünya’da gelişen ekonomik olay, yorum ve değerlendirmeler yakından izlenecek.

Finans kuruluşları ne yapacak?
Öncelikle bankalar çok temkinli, seçici ve muhafazakar davrandılar. Önümüzdeki dönemde biraz daha cesaretli ve ekonomiyi fonlayabilecek bir hareketliliği tercih etmeleri gerekecek.
Kamu Yönetimi ve Ekonomi Karar Noktaları daha sorumlu ve kritik kararlara hazırlıklı ve donanımlı olacaklar. Artık kriz var-yok tartışması bittiğine göre,  ekonomik yönetimin,ekonominin daha ileri noktalara taşınması için alınacak önlemlere öncelik vermesi beklenecek. Yeni Teşvik Paketi krizin dibe vurduğuna inanan yatırımcılara heyecan verebilir. Ancak yatırım ölçekleri kısa dönemde ulaşılması zor rakamlar olarak görülebilir.
Gelelim IMF ile anlaşma olmazsa yola devam etmekte bir sıkıntı olup olmayacağı konusuna.
Bilindiği üzere Dünya’daki Finansal Kriz, Türkiye’de reel krize dönüştü. Türkiye için önemli olan; krizin yaşanan derinlik ve etkisi kadar, kriz sonrası ekonomik onarım ve toparlanma sürecinin kısaltılmasıdır.Bu  aşamada, IMF’li mi olsun IMF siz mi? sorusuna verilecek iki önemli cevap var. Öncelikle, IMF, Türkiye için siyasal ve yönetimsel müdahale ve tercihleri en aza indiren bir çizgi getirmektir. Sıkı bir para ve maliye politikalarını ve kur politikasını çerçeveleyen bir politika tercihini kabul anlamına geliyor. Yaşadığımız bu ekonomik koşullarda kamunun disipline edilmesi anlamında tercih edilmesi gereken bir “çıpa”   olarak görülebilir. Elbette kamu harcama ve ödemelerinde bir disiplinin oluşması kısa vade de zor bir çizgi yaratıyor olmasına karşılık, orta vadede fayda ve ekonomik etkileri olumlu olabilecektir. Bizim inancımızca kamusal ve özel denetimin sınırları zorlamayan her türlü denetimin mevcudiyeti, hiç olmamasından daha iyidir. Ancak, yapılacak anlaşmanın tüm detayları tartışılarak, ekonomiye olumlu ya da olumsuz etkileriyle değerlendirilmesi gerekecektir.  Dünyada yeni bir kriz uyarısı yapıldığı bugünlerde, IMF ile anlaşma ve görüşmeleri siyasal tartışmalara malzeme yapmadan sonlandırmakta yarar vardır. Özellikle Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) Yönetim Kurulu Başkanı Josef Ackermann’ın geçenlerde Pekin’de yaptığı bir konuşmadaki can alıcı paragrafı unutmamak gerekir. Ackermann, “Bankaların umudu, Çin, Meksika, Brezilya, Malezya, Tayland, Filipinler, Rusya ve Türkiye gibi 30 ülkenin gelecek yıl içinde global bir rahatlamaya katkı sağlamasıdır” diyor. O halde, Türkiye’nin de bir an önce IMF ile uluslararası finans çerçevelerinin de beklediği kararı vermesi beklenir.

 
< Önceki   Sonraki >
Copyright © 2008 Arslan Kaya. Telif Hakları Arslan Kaya' ya Aittir.