Haber:
     
EKONOMİYİ OKUMAK Yazdır E-posta
Cuma, 13 Kasım 2009
Sürekli tekrarlıyoruz. Artık Türkiye ekonomisinde ulusal kararlar, düzenlemeler, yönlendirmeler hatta siyasal kavgaların etkisi yüzde yirmiyi geçmez. Türkiye ekonomisi ağırlıklı olarak uluslararası kurum, kuruluş, ekonomisi etkin ülkeler ve uluslararası finans ve sektörlerin  etkisi altında  yol almaktadır. Uluslararası etkileşimin bugünkü adı “globalleşme” dir. Türkiye ekonomisi 80 sonrası yaşadığı ekonomik açılım ve son yıllarda uygulanan ekonomik politikalar sonucu uluslar arası riskleri tanır hale gelmiştir. Bu riskleri tekrar hatırlatalım. - Uluslararası kurum ve kuruluşlarla ilişkiler,
- IMF  dünya bankası ve ekonomik derecelendirme kuruluşları,
- ABD ve Japon merkez bankasının kararları,
- Fonlar,
- Borsalar,
- Enerji ve gıda piyasalarının gelişimi,
- Savaş ve işgaller,
- Büyük ekonomilerin ekonomik ve siyasal kararları,
- Dünya bankacılık sistemlerindeki gelişmeler, finansal kriz sonrası oluşum,
- Fonlardaki gelişmeler,
- İşsizlik (her 5 kişiden biri işsiz),
- Toplumsal inandırıcılığın eksik olması,
- Gerçekçi bir bütçe ve yatırım programının uygulanmamış olması.
- Özel sektörün dış borç riski,
- Hane halkı borç riski (herkes bireysel olarak borçlu)
- Banka sisteminin yabancı bankaların kontrolünde olması,
- Sermaye piyasasının yabancı ağırlıklı olması,
- Bütçe uygulama sonuçlarının 2009 da iyi gelişmemiş olması,
Şimdi bu yapı içerisinde Türkiye ekonomisindeki gelişmeleri okuyabilmek için Dünya’daki gelişmeler ve bu gelişmelerin Türkiye’ye yansımalarına bakalım.
Haziran ayı  itibariyle Global Kriz’in en kötü günlerinin geride kaldığı söylenebilir. Nitekim Mayıs ayında, uluslararası piyasalar,bu olumlu hava ile kıpırdandı. Ancak yatırımcılar temkinli davranışlarını sürdürdüler. Buna rağmen, global kriz algılamalarındaki iyimserlik sonucu Mayıs ayı gelişmekte olan ülkeler borsalarını olumlu yönde etkiledi.
Türkiye’de de dış piyasalardaki iyimserliğin etkisi görüldü. Özellikle, kapasite kullanın oranı, tüketici ve reel kesim güven endeksleri artış eğilimine girdi. Sanayi üretimi, istihdam ve ödemeler dengesi verileri bu iyimserlikten yeterince etkilenmedi. Ekonomideki daralma eğilimi ile işsizlik oranı ,1 gibi korkunç bir noktaya ulaştı. Yine ekonomik daralma, Merkezi Yönetim Bütçelerinin temel kalemi olan vergi gelirlerini etkileyerek bütçe dengesini olumsuz yönde etkiledi.
Bilindiği üzere ABD Merkez Bankası (FED) ekonomiye yönelik tahminlerini revize ederek; ABD ekonomisinin 2009 yılında %1,3 ile %2 arasında daralacağını, 2010 yılında ise % 2 – 3 aralığımda büyüyeceğini öngörmüştür.
Mayıs ayında dolar başlıca para birimleri karşısında değer kaybetti. Bunda, ülkenin uyguladığı maliye politikaları sonucu, bütçe açığı ve borç yükü konusunda ülke notunun düşürülebileceği yönde oluşan kanı belirleyici oldu.
Gelelim Türkiye’ye.
Mayıs ayı sanayi üretimi önceki yıl aynı ayına göre % 22 azaldı. Böylece ekonominin tümü itibariyle yapılan hesaplamalara göre, milli gelirin % 10’un üzerinde gerilemiş durumda.
İşsizlik oranı % 16,1 yükseldi.
 Öncü sektörlerin ihracatındaki gerileme sürdü. İhracat içerisindeki AB ülkelerine yapılan ihracatın payı % 51’den % 42’ye düştü.
 Ara malı ithalatındaki azalış eğilimi devam etti. Bütün bu gelişmeler içerisinde cari işlemler açığı bir önceki yılın Mart ayına göre w daraldı. 12 aylık cari açık, gerilemesini sürdürerek, 30,5 milyar $ düzeyine geriledi.
2009 yılı ilk çeyreği itibariyle net doğrudan yatırım girişlerinde % 46 oranında gerileme oldu.
2009 yılının ilk üç ayı, itibariyle kaynağı belli olmayan, ödemeler dengesi içerisinde net hata ve noksan olarak, görünen 5,4 milyar dolara ulaştı.
Nisan ayı sonu itibariyle bütçe açığı 20 milyar TL’ oldu. Tüm yıl için bütçe hedefi 10 milyar civarında idi.
Dünyadaki gelişmelerin etkisi ile kredi piyasasındaki  daralma, devam ediyor. Bu ise kredi piyasasında sıkıntı yaratıyor.
Gelecek yazımda, bu ekonomik görünümün yorumunu yapacağız.
 
< Önceki   Sonraki >
Copyright © 2008 Arslan Kaya. Telif Hakları Arslan Kaya' ya Aittir.