EKONOMİ DE DİP NOKTADA MIYIZ? |
|
|
Pazar, 12 Şubat 2012 |
Yapılan bir araştırmaya göre gelişmekte olan 18 ülke arasında Türkiye para biriminin değer kaybında 4. sırada, Borsa endeksi düşüşünde 7. sırada, Reel faizlerde 7. sırada, Politika faizlerinde 4. sırada, Merkez Bankası faiz indiriminde 1. sırada yer almaktadır. Dünyaya gelince IMF zor durumda olan ülkelere katkı için kaynak arayışı içerisinde.
Dünya çelik fiyatlarında artış %169 oranında. Türkiye’ye geldiğimiz zaman ihracattaki azalma nedeniyle dış ticaret açığı, dış ticaret fazlasına dönmüş durumda. Dolar 1.80’lerde 2 gün kaldıktan sonra 1.70’ler seviyesine inmiş durumda. IMF ile görüşmeler yeniden başlatılmış olup Nisan ayı başlarında bu kuruluştan kaynak gelmesi hedeflenmekte. Kurdaki yüksek oynamalar vatandaşın TL’ye güvenini azaltmakta, TL yerine dövizde kalma bir tercih oluşturmaktadır. Kurdaki hareketten ihracatçılarda mutlu olamamakta, kalıcılığı ve maliyet artışlarını öncelik olarak görmektedirler. Hazinede yapılan yeni bir çalışma ile kobilere yönelik işletme kredilerinin garantisi olmak üzere Garanti Fonu kurulması düşünülmektedir. Devlet Garanti Fonu denilebilecek bu fonun kurulması ile işletme kredilerinin %70’ne kadar fon yolu ile garanti sağlanacaktır. Fon, hazine tarafından oluşturulacak, Kobilerin borçları yeniden yapılandırılacak, %30 risk bankada bırakılarak, %70’i hazine tarafından garanti altına alınacaktır. Öte yandan, otomotivde %37 olan ÖTV %18’e, ticari araçlardaki ÖTV ise %1’e düşürüldü. Bütün bunlardan sonra Dünya’da ve Türkiye’ de acaba krizde dip göründü mü? Bunun cevabını aramak gerekiyor. Reel ekonominin üretim rakamlarına ve dış ticarete baktığımızda Türkiye ekonomisi küresel krizden en fazla etkilenen görünümünü koruyor. Bu nedenle, bu krizin 2001 krizinden daha sert geçeceği, küresel etkiler nedeniyle dış borç, büyüme, kredi hacmi, bütçe açığı, döviz rezervleri ve kapasite kullanım oranları ve yüksek işsizlik oranı ile birkaç yıl daha etkisinin süreceğini söylemek karamsarlık olmayacaktır. Ancak, ne yazık ki krize çare olarak açıklanan önlem paketleri kısa süreli vergi indirimlerinden öteye gitmemiştir.
Krizin etkilerini en aza indirecek ekonomik paketin belli başlı olmazsa olmazları olarak şunlar söylenebilir: - 2009 bütçesi revize edilerek gerçekçi gelir ve gider tahminlerine dayalı bir yapıya kavuşturulmalıdır. - Sanayi üretiminde 2001 krizine göre 2 katına çıkmış üretim düşüşünü belirli seviyelerde tutmak için sektörel tercihler yapılarak kamunun desteğiyle çalışmalar başlatılmalıdır. - İhracatta yeni pazarlara ulaşılması için sektörün bilinen sorunlarının çözümünde inandırıcı katkı verilmelidir. - Reel sektörün borçlarını ödeyebilmesi yeni borçla mümkün olabileceğine göre reel sektör dış borçlarının bir envanteri çıkartılarak Türkiye’nin önümüzdeki 2 yıl içindeki dış borcunun vade, teminat ve geri ödeme tarihleri netleştirilerek hazine nezdinde gerçekçi bir özel sektör dış borç kütüğü oluşturulmalıdır. - Bütçenin kısa vadeli nakit ihtiyacını karşılamaya yönelik vergi denetim tercihi yerine vergi ödeyenleri gücendirmeyen, onları vergi sistemine kazandıran bir program yaşama geçirilmelidir. |
|
|