EKONOMİYİ DURGUNLUKTAN ÇIKARMAK |
|
|
Pazar, 12 Şubat 2012 |
Yaklaşık son bir yıldır Ülkemizde finans ve reel sektörde yaşanan durgunluk, etkilerini global ekonomik kriz ile daha fazla hissettirmeye başlamıştır. Bunun sonucunda bu durgunluktan çıkmak için alınacak önlemler de pek tabii olarak gündemin ilk sırasını meşgul etmektedir. Gerek finans çevreleri, kamu kesimi, üretici kesimi, …..tarafından sürekli dile getirilen “Ekonomik Durgunduk” denildiğinde ne anlaşılmalıdır? En yalın anlatım Durgunluk denildiğinde bir ülkede ticari ve sınai faaliyetlerin, borç verme ve alma işlemlerinin hızını kaybetmesi olarak ifade edilebilir. Bunun en gözüken sonuçları ise, üreticinin daha az üretmesi, ticaret erbabının daha az mal alması ve sadece satabileceği kadarının siparişini vermesi yani stokta mal bulundurmaması, bankaların ve finans kuruluşlarının kredi kullandırırken daha seçici olması ve ekonominin son halkası olan tüketicinin ise harcamalarını asgariye indirerek zaruri ihtiyaçları dışında satın alma alışkanlıklarına ara vermesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Sonuç olarak, daha az üretim, kısıtlı tüketim, kredi hacmindeki daralma giderek tüm sektörleri ve ekonomiyi daha düşük ölçeklerde faaliyette bulunma noktasına getirmektedir.
Ekonomik durgunluktan çıkıp normalleşme sürecine girmek için en önemli görev Kamu’ya düşmektedir.Yani, bizi yönetenler, ekonomide daralma daha fazla derinleşmeden bazı önlemleri zaman kaybetmeden hayata geçirmek durumundadır.Nedir bu önlemler? Herkesin anlayabileceği bir şekilde ifade etmek gerekirse, ‘Hükümet’ kesenin ağzını açacaktır. Devlet Kesesinin kaynağı Bütçedir. Bir yıllık harcama yapma ve gelir toplama yetkisi veren Bütçe, ekonomi yönetiminde önemli bir araçtır. Kriz ve durgunluk dönemlerinde kaynak yaratmak için yeni vergiler getirmek ne kadar ‘olağan’ ise harcamalar yoluyla üretimi cesaretlendirmek ve tüketim ürkekliğini gidermek de aynı derece de “olağan” olacaktır. Hemen belirtmek gerekir ki bu uygulamaya ilk tepki klasik ekonomi anlayışında kalan kesimde görülecektir. Bu kesimden gelecek ilk itiraz, “Bütçe Dengesi”nin bozulması ve “Hazine Nakit Dengesi”nin daha da bozulması sonucunda enflasyonu arttıracağı olacaktır. Bütün bu itiraz ve tepkilere rağmen durgunlukla yaşamak yerine moral etkisi yaratacak can suyu veya yaşam suyunu ekonomiye şırınga etmek daha akılcı olacaktır.
Şimdi tüm sektörlerin otak bekleyişi olan bazı önlemleri ana başlıklar halinde sıralayabiliriz
Öncelikle tüm çalışanlara bir ilave maaş ödeme yapılmalıdır. Bu ödeme piyasada ciddi bir morali beraberinde getirecektir. IMF yola çıkmış geliyor, tabi buna müsaade ederse.! Ekonominin itici ve sürükleyici sektörü olan inşaat sektörünün daha fazla zaman kaybetmeden cesaretlendirilmesi gerekmektedir. Bu cesaretlendirme gerek özel inşaat yapanlar gerekse kamusal taahhütlerde bulunmuş ve bulunacak olanları kapsamaktadır. Bu çerçevede ilk akla gelen ek bütçe ile yaratılacak ödeneklerle alt yapı yatırımlarına hız vermek, yeni yatırımların yaratacağı istihdam artışı ile ticaret hacmindeki kıpırdamaların vereceği canlılığı göz ardı etmemek gerekecektir. Özellikle Tarım kesiminde kilitlenmiş daralmayı az da olsa gevşetebilecek doğrudan veya dolaylı desteğin bir an önce sağlanması gerekir. Tarımda zaten zor koşullarda çalışan küçük üretici ile çiftçilerin gübre, ilaç, tarımsal borçlarının oluşturulacak bir fon ile bu konuda deneyimleri ve kurumsallığı ile sektörün öncüsü ve okulu olan Ziraat Bankası tarafından gerçekleştirilebilir. Banka ve diğer finansman kuruluşlarının işlemleri üzerindeki vergilerin işlem tutarlarına koşut ve bağlantılı bir şekilde azaltılması beklenen bir önlemdir. Gerçi finans sektörü özellikle IMF den sağlanması muhtemel finansal kaynağın bir kısmının kendilerine kaynak olarak aktarılması yönünde doğrudan destek istemektedirler. Ancak, bunun uygulanma şansı hemen hemen yoktur denilebilir.
Hükümet kaynaklarından yansıyan haberlere göre otomotiv sektörü için sadece bir canlandırma değil sektörü kalıcı bir yapılandırma kimliğine ulaştıracak çıkış arayışları sürmektedir.Sektör temsilcilerinin kalıcılığı sağlayacak önerilerine karşı hükümetin 2009 yılına ilişkin diğer önlemleri ile bir bütün halinde değerlendirilerek ulaşılacak mutabakatın da İMF görüşme masasından onay alması gerekecektir.
Ekonomik durgunluk dönemlerinde hem toplumsal bir görev hem de tüketim eğiliminde kıpırdanmayı sağlayacak önemli bir uygulama, sosyal yardım ve sosyal hizmete ihtiyaç duyan kesimlere programlı ve kesintisiz desteğin sağlanması yoğunlaştırılmalıdır.Sosyal yardım ve destek denildiğinde alışkanlıkların ilk akla getirdiği, kömür ve gıda yardımı olmaktadır.Yerel yönetimlerce uygulanan bu katkı devam ettirilebilir.Bizim söylediğimiz özellikle Doğu ve Güney doğu illeri başta olmak üzere tüm yoksul ve yoksunları içerek şekilde kapsamlı bir sosyal hizmet destek programının oluşturularak harekete geçirilmesidir.Ağırlıklı olarak parasal sosyal desteği içerek bu program toplumun herkesimden destek ve katkı alabilecektir. Kamuoyuna büyük iddialarla sunulmuş olan kamu dışı kurum fonlarının sanayi işletmeleri ile ticari işletmelerine yönelik Sanayi ve Ticaret Odalarının uygulamaları beklenen işlem hızı ve heyecanı yaratamamıştır.Tam tersine küçük işletmeler can suyu ararken canları daha da sıkılarak ilgili bankadan geri dönmektedirler.
Tüm bu önerilerin hesaplanan finansman ihtiyacı çok az sapma ile hesaplanabilir. Bu hesaplama sonrası finansman ihtiyacı bütçe kaynakları, borçlanma,IMF den geleceğine kesin olarak kabul edilen kaynaktan karşılanabilir. |
|
|